24 Eylül 2008

Kulagimda notalar yuruyorum yuruyorum yuruyorum agaclarin arasindan...


Uzun zamandir yazamiyorum sevgili gunluk, elim klavyeye gidip gidip geliyor... Bir gun nasil sona eriyor anlamiyorum, zaman firtina gibi esiyor. Bu gunler de bitecek ve is gunleri geri donecek, hic istemiyorum, istedigim tek arkadaslarima ve o sosyal ortama geri donebilmek, ki o da olmasa da olur hani. Lafi eveleyip gevelemenin bi alemi yok iste, her ay hesaba yatan o "uyusturucu"ya bagimliyim, bagimliyiz iste...

Simdi Irma Doga'yi parkta oynamaya goturmusken, Demir bebek kucagimda hem yaziyor, hem Frida filminin muziklerinden olusan albumu dinliyorum. Herhalde ancak ilk gencligimdeki New Kids On The Block albumlerini bu kadar cok dinlemisimdir :)). Album beni huzunden paramparca ederken ayni zamanda da bir sonraki parcayla yasama sevincine garketmeyi basariyor, ya da tam tersi... Parcalardaki buyuleyicilik, Ispanyolca'nin tinilarindan mi, sarkilari soyleyen kadinlarin seslerindeki ofkeden mi yoksa gitarlarin tellerine hirsla vuran ellerden mi kaynaklaniyor bilemiyorum...

Sabahlari yuruyus yapmaya basladim, hamileyken aldigim kilolari vermem lazim ise baslamadan, hepsini bir bucuk ayda vermem imkansiz ama mumkun oldugunca azaltsam yeter... Gol kenarinda bir park var evimize cok yakin. Burasi degisik bir sehir gercekten sevgili gunluk, sehrin icinde, merkezinde kocaman bir gol ve park var (orman da diyebiliriz :)) Buraya, Bukres'e yerlestikten sonra anladim ki yasanacak sehir, icinde, hemen ulasilabilecek kadar merkezinde parklari, bahceleri, golleri, her neyse sulari olan bir sehirmis. Ikinci sabah biraz kaytaracak gibi oldum,Irma izin vermedi, neyse ki o var :) Bugun ucuncu gunum, buyuk keyif aliyorum ve ise baslayinca son bulacak bu keyfimin tadini cikartmaya calisiyorum...

Muzik dinleyerek yaptigim bu yuruyuslerde uzun uzun dusunme firsatim oluyor sevgili gunluk, keske biraz daha fazla muzikle icice olabilseydim, belki biraz daha sanat icinde olsaydim, ne olurdu?? Hayatimizi yaptigimiz secimler belirliyor iste ve yanlis tek bir secim bile canimizi yakmaya yetiyor. Sanatla ugrastigi icin uzun zaman 'bir baltaya sap olamadi' diye uzuldugum ama icten ice de zaman icinde beni haksiz cikartmasi icin dualar ettigim kardesimin, simdi beni haksiz cikarttigini gormek beni ne kadar sevindiriyor... Ben 'bir baltaya sap' oldum sukur, surekli 'Ne isim var benim burda??' diye dusunsem de sukur, bir baltanin sapiyim, sukur, cok sukur...

Neyse yeniden yasama sevinci dolu bir sarkiya gectik... Sahip oldugum seyler degil, sahip oldugum degerler beni mutlu etmeli, hayattan ogrendigim bu oldu. Zengin degilim ama yasama sevincim var bolca, muzik esliginde yuruyus yaparken iste bunu dusundum: cocuklarima en ilk ogretmem gereken sey bu olmali....

17 Eylül 2008

Kavafis ve Sonbahar

Bir suredir bu Kavafis birakmiyor pesimi; Kent...

Dedin, "Bir başka ülkeye, bir başka denize gideceğim.
Bundan daha iyi bir başka kent bulunur elbet.
Yazgıdır yakama yapışır nereye kalkışsam;
ve yüreğim gömülü bir ceset sanki.
Aklım daha nice kalacak bu çorak ülkede.
Nereye çevirsem gözlerimi, nereye baksam
hayatımın kara yıkıntıları çıkıyor karşıma,
yıllarıma kıydığım, boşa harcadığım."

Yeni ülkeler bulamazsin, başka denizler bulamazsin.
Bu kent peşini bırakmayacak. Aynı sokaklarda dolaşacaksın.
Aynı mahallede yaşlanacaksın;
aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Bu kenttir gidip gideceğin yer. Bir başkasını umma-

Bir gemi yok, bir yol yok sana
Değil mi ki, hayatına kıydın burada, bu küçücük köşede,
ona kıydın demektir bütün dünyada.

Çeviren: Barış Pirhasan, Erdal Alova


Bukres'e sonbahar geldi sevgili gunluk... Hava buz gibi, yagmur, firtina... Neyse ki tasinma bitti, yerlestim bile. Tasinmalar bir yandan yorarken bir yandan da heyecanlandirir ya insani, guzel tarafi bu. Cok yorgunum, ustelik uykusuzum derken bitti iste. Uykusuzluk bir sure daha devam edecek ama olsun. Hep derler ya bebeklerin bir gulusu unutturur butun yorgunluklari diye, gecen gun bizzat yasadim bunu. Yorgunluktan uykusuzluktan bayilmak uzereyken Demir'in bir gulucugu herseyi sildi supurdu, sanki yeniden dogdum.

Evet buraya sonbahar geldi sevgili gunluk, yagmur firtina... Sonbahari severim. Okul gunlerinin uzuuunnn yaz tatillerinde, sonbaharin, okulun hayalini kurardim. Cocuklar okul acilmasin isterken, diger cocuklar gibi tatile, annanesinin yanina, dedesini koyune gidemeyen, Ankara’da uzun suren gunler boyunca evde kitaplariyla oyalanmaya calisan ben, evet okulun ozlemini duyardim iple cekerdim sonbahari... Hala ozluyorum ogrenciligi... En agir final donemi bile “is hayati”na yegmis. En kotu “sinif arkadasligi” bile is dunyasindaki “kaygan zemin”de kurulan iliskilere yegmis.

Cama sessizce carpip yere dogru suzulen damlalara bakiyorum, ogrenciligi, gencligi, Emek Mahallesi’ndeki evimizi aniyorum, gulumsuyorum….

04 Eylül 2008

Gunes Topla Benim Icin

Selam olsun dağa taşa yaranlara selam olsun
Ormandaki kurda kuşa cerenlere selam olsun

Dünya üstü kara zindan boynumuzda yağlı urgan
Yolculardan hancılardan soranlara selam olsun

Olüm canın has yoldaşı diken gülün gönüldeşi
Kar altında deniz düşü kuranlara selam olsun

Kağıdımız çaput bizim kefenimiz bulut bizim
Mesleğimiz umut bizim kıranlara selam olsun

Gecen gun arabada denk geldik bu sarkiya Zulfu Livaneli`nin Mikis Theodorakis ile birlikte yaptigi "Gunes Topla Benim Icin" albumunden... O album ne kadar onemlidir benim icin... Babam ben ortaokuldayken almis getirmisti eve, sonra da deli gibi dinleyip ezberlemistim butun sarkilari. Anlamlarini simdi ozumsuyorum tam anlamiyla belki ama olsun...

Hayatta bu kadar yuce gonullu olmak isterdim, umudumu kiranlara bile 'selam olsun' diyebilecek kadar...

03 Eylül 2008

Bugun

Bugun daha yorgunum sanki. Uykusuzluk belli bir raddeden sonra daha sidetli yorgunluk hissi veriyor galiba. Sabahtan beri daha yeni oturdum, hani ev kadinlari der ya, evdeyiz diye oturuyoruz saniyorsunuz ben sizden cok calisiyorum diye, o hesap.

Doga`yla Okan`i gonderdikten sonra kahvalti yaptim, Adriana bebegi kucaginda tutarken, hizli hizli... Sonra Irma`yla birlikte alis-verise gittik, geldim banyo yaptim, bebegi besledim, kek yaptim, dolma yaptim, Doga`yi okuldan almaya gittim, bebegi besledim, bebegi beslerken biraz uyuyakalmisim, kalktim, icerdekiler neler yapiyorlar diye baktim, biraz onlarla oynadim, sonra da buraya geldim... Elbette ki isteki bunalimli gunlere yeg tutarim bu yorgunluklari, kabul, ama yine de insan calisma hayatinin sosyalligini ozluyor...

Bugun bir ara enteresan bir sey oldu. Bebegi beslerken muzik dinleyelim diye Modern Folk Uclusu`nun Cocuk Sarkilari`ni koymustum cd playera, o bitince diger cdye gecmis, Edip Akbayram`a... Oyle bir an oldu ki, toplanmis salonun ve kolilerin ortasinda , ben bebek Demir`i emziriyorum, Irma yanimda Romence bir seyler soyluyor ve Edip Akbayram arkadan "Yapraklara, dallara/Yesillere allara..." diyor...Kendimi surreal bir filmin ortasinda hissettim...

Bugun sanki daha yorgunum sevgili gunluk, fakat enerjim pozitifligini asla yitirmemeli. Himmm icerden nefis ekmek kokulari geliyor, sahi butun bunlarin yanisira ekmek de koymustum makinaya, unutmusum...