29 Haziran 2009

Merhaba sevgili gunluk, bak sozumde durdum, geldim cok uzatmadan... Iyilestim nihayet, daha iyiyim, ama feciydi gercekten. Bundan sonra daha dikkatli olucam gercekten.



Bu cuma izne ayriliyoruz!! Cok heyecanliyim sevgili gunluk, Demir ilk kez denizle tanisacak, ikisi icinde ama ozellikle Doga icin turlu turlu olanaklari olan bir otel bulduk. Ilk defa boyle bir tatil yapacagimiz icin gercekten cok heyecanliyim. Tatil zaten baslibasina heyecan verici. Bakalim nasil gececek...



Bugun Doga'yi yatagina yatirirken, ona bazi uyku perilerinin oldugunu, eger ses cikartmadan ve yatagindan kalkmadan akilli akilli uyursa bu uyku perilerinin ona bazi hediyeler gonderecegini soyledim. Nerden aklima geldi birden bilmiyorum. Fakat Doga'cim bu fikre bayildi! Kardesinle brbirinizi uyandirmazsaniz, ses cikartmazsaniz, hemencik uyursaniz diye saymistim. Yatagina birakinca da kafami kaldirip 'Uyku perisi, bak kizim akillica uyuyor, tamam mi?' dedim. Doga da hemen kafasini kaldirip, 'Uyku perisi, kardesim ben uyandirsa bile ona hediye getir tamam mi, cunku o kucuk, daha bilmiyor...' dedi, aglayacaktim. Cok da adildir, canim benim...



Bazen kafam cok karisiyor, cocuklara boyle hayali seyler anlatmak iyi midir, yoksa kotu mudur acaba? Gerci eger kotu olsaydi masal diye bir sey olmazdi herhalde... Neyse, simdi kactim, doner donmez yazacagim gunlukcum, bekle beni!!

16 Haziran 2009

Yeniden merhaba!!

Bu kez gercekten ama gercekten cok uzun zaman oldu sevgili gunluk, alti ay!!! Yazamadim cunku ben bitmistim gunluk, Demir'in uykusuzluk sorunuyla bas etmeye ugrasmak, bunun yanisira gunduzleri de ofiste uyuklamadan ayakta durmaya calismak... gercekten zor oldu, cok zor oldu gunluk... Gecen yazdigimda bahsettigim egitimi, cesitli safliklar ve acemilikler nedeniyle yarim biraktigim icin, aylar sonra da durumun daha da kotuye gidip durdugunu gordugum icin ve baskaca da herhangi bir yontem olmadigi icin, yeniden yonteme dondum... Daha dogrusu bu kez daha bilincli olarak, once bir kitap siparis ettim, onu butun sayfalariyla yuttum, hatmettim, sonra kafama takilanlari yazara (uyku danismani) sordum, ne zamanki kendimi hazir hissettim, o zaman kollarimi sivadim, butun kararliligim ve cesaretimle ise koyuldum. O 'celik gibi iradem' elbette cokkk kereler sarsildi, cok kere vazgecmenin esigine geldm, ama daha once 'vazgecmis' biri olarak, bunun cok daha kotu sonuclara yol actigini biliyordum, inat ettim, direndim, bazen delirdim ama yine de dayandim. Daha bir ay olmadi, hala ilerliyorum, bitirmis, basarmis degilim, ama epey de yol katettim.

Bu donem icinde cok okudum, ne kadar cok insan var uyku sorunlari ile ugrasan... Oyle ya cok zor bir sey uykusuzluk, ustelik de kroniklesince! Yapilacak sey basindan itibaren cocugu kendi basina uyumaya alistirmak. Haha cok kolay geliyor degil mi boyle yazinca, ama oyle olmuyor iste. Gerci durumuna gore, oylesine kolay da olabilir. Ornegin ben bile, Doga'da bu tarz hicbir sorun yasamamis biri olarak, Demir'de bu kadar afallayinca anladim ki her cocuk bir degil... Yine de bu konuyu gercekten 3.aydan itbaren tam bir titizlikle ele almak gerekiyor, aksi durum ziyadesiyle sorunlu. Tabii uykuya hazirlamak icin cocugun baska herhangi bir sorunu olmamasi gerekiyor, zira Demir 3 aylikken tam duzene girmeye baslamisti ki anne sutu yeterli olmamaya basladi. Mama vermemiz gerekti, fakat Demir biberondan icmeyi bilmiyordu ve istemiyordu! Ac oldugundan uyumuyor, baska yontemlerle icirmeye calistigimiz mamalar gaz yapiyor, butun bunlar uyku duzenini bozuyor ve bu sarmal boyle surup gidiyordu... Tabii insan bu sorunlarin icindeyken bu kadar net goremiyor tabloyu, ben ancak simdi boyle net aciklayabiliyorum. Simdi anliyorum ki bebeklere ne olur ne olmaz, olabilecek en erken vakitte biberona alistirmak gerek. Ben Demir'e dogdugundan beri sadece bir ogun sutu bibreon ile vermis olsaydim, 10 ay boyunca yasadigimiz sorunlarin belki de hicbirisini yasamayacaktik... Falan filan... Gecmise bakip hata bicmek kolay ne de olsa... Ileriye bakalim biz, siradakine!

Sevgili gunluk, kis bitti coktan, yaz geldi! Zaman oyle cabuk geciyor ki hele her gun ayni siradan seyleri yapip duruyorsaniz... Bana da oyle oldu, artik gundelik hayatin icinde hizla gecen zamani sorgulamaz oldum; sakin, dingin, bugune, su ana bakiyorum. Gecen haftasonunu cok hasta gecirdim. Ben hic hasta olmuyorum diye Okan'a hava atip dururken, galiba kendime nazar degdirdim. Bogazim oyle sisti ve oyle agridi ki bi gece uyuyamadim. Butun haftasonu cocuklarla yalnizdim, neyse ki gunduzleri aldigim grip ilacinin etkisiyle 'parcali bulutlu' gecti. Fakat grip ilaclari tabii ki bogaz enfeksiyonu icin yeterli degildi. Pazartesi gunu doktora gidip antibiyotiklere basladim, simdi ancak kendime geldim. Doktor bir hafta evde dinlenmemi tavsiye etti, ben de memnuniyetle kabul ettim. Simdi evdeyim, gerci evde de insaat var ama, olsun, evdeyim iste, yeter bana.

Uyuyamadigim gecelerde gecen haftalarda okumaya basladigim Necip Mahfuz'un Kahire Uclemesi'nin ilk kitabini bitirdim. Cok keyif aldim. Ben boyle romanlari cok seviyorum sevgili gunluk... Kalabalik bir aile, cocuklar buyuyor, gencler yaslaniyor, zaman geciyor, zamanla beraber ulkelerin, insanlarin tarihi de degisiyor ve bunlarin hepsi akici su gibi bir dille anlatiliyor...

Daha cok anlatmak istiyordum sevgili gunluk ama nedendir bilmiyorum basim agrimaya basladi, mutfaga inip bir ilac iceyim, biraz dinleneyim; zaten artik soz, bundan sonra arayi bu kadar acmak yok!