20 Kasım 2009

Kimse kimsenin kismetini yemez di mi? Yemez. Herkesin bi kismeti var di mi bu hayatta? Var. Gecen sabah durduk yerde cay demleyesim geldi (hafta ici hic demlemiyorum normalde…) demledim tam kahvaltiyi hazirlayacagim, birden kapinin onune Turk isciler dolustu, ‘Cay demledik yeni, ister misiniz’ dedik, doldurduk dort bardak, ictiler. Ben sabah sabah o cayi onlar icin demlemisim resmen! Inanamadim yani. Simdi gel de inan bakalim, disarlarda bizi izleyen, hareketlerimizi etkileyen ‘bir guc’ olmadigina!! Adamlardan biri bir cay olsa da icsek diye gecirdi icinden ben de onu hissettim demek ki…. Hani dervis hikayeleri vardir ya Anadolu'da, tam masa hazirlanirken, dede, kizim sen bi tabak fazla koy dermis de tam o sirada iceri bir yabanci girermis, bunlar hep 'gonul gozu acik' kisilerin basina gelen seyler demek ki, disarda birileri o enerjiyi yolluyor, bazilari da o enerjileri hissedebilecek gucte kuvvette galiba... Umarim makbule gecmistir soguk Bukres sabahinda, evinden kilometrelerce uzakta, tas kiran ustalarin bogazindan gecen bir bardak cay...

04 Ekim 2009

Bir seneyi daha devirdik!!

Yeni yasima az kala geldim sana gene gunluk... Uzgunum gene sozumde duramadim! Annemler burada cok mutluyuz!! Cocuklar da oyle! o annemlerle bile hic durmayan Demir nasil alisti onlara!! Doga zaten deli oluyor,dondukleri zaman cok ozleyecegiz...

Yeni yasima az kaldi, 34'e... Bakalim bu sene neler bekler bizi, yasayalim ve gorelim... Bu sene sarki soyleyerek kutlamak istiyorum yeni yasimi. Bakalim gerceklestirebilecek miyim!

Gecen yazimda tatile gidecegiz demisim, sonra bir daha yazamamisim, tatil harika gecti! Gene Demir'in uykusuzluklariyla ugrastik tabii, o ayri, ama yine de harika bir tatil oldu. Demir once denizden cok korkmustu, sonra da cikmaz oldu!! Doga zaten bu sene kolluklariyla en derin yerlere bile girdi cikti, cok mutluydu. Bu sene acikcasi, tatilin tadi damagimda kaldi... Bakalim seneye darisi artik!!

34'un icinden yeniden gorusmek uzere sevgiler, sevgili gunluk!!

29 Haziran 2009

Merhaba sevgili gunluk, bak sozumde durdum, geldim cok uzatmadan... Iyilestim nihayet, daha iyiyim, ama feciydi gercekten. Bundan sonra daha dikkatli olucam gercekten.



Bu cuma izne ayriliyoruz!! Cok heyecanliyim sevgili gunluk, Demir ilk kez denizle tanisacak, ikisi icinde ama ozellikle Doga icin turlu turlu olanaklari olan bir otel bulduk. Ilk defa boyle bir tatil yapacagimiz icin gercekten cok heyecanliyim. Tatil zaten baslibasina heyecan verici. Bakalim nasil gececek...



Bugun Doga'yi yatagina yatirirken, ona bazi uyku perilerinin oldugunu, eger ses cikartmadan ve yatagindan kalkmadan akilli akilli uyursa bu uyku perilerinin ona bazi hediyeler gonderecegini soyledim. Nerden aklima geldi birden bilmiyorum. Fakat Doga'cim bu fikre bayildi! Kardesinle brbirinizi uyandirmazsaniz, ses cikartmazsaniz, hemencik uyursaniz diye saymistim. Yatagina birakinca da kafami kaldirip 'Uyku perisi, bak kizim akillica uyuyor, tamam mi?' dedim. Doga da hemen kafasini kaldirip, 'Uyku perisi, kardesim ben uyandirsa bile ona hediye getir tamam mi, cunku o kucuk, daha bilmiyor...' dedi, aglayacaktim. Cok da adildir, canim benim...



Bazen kafam cok karisiyor, cocuklara boyle hayali seyler anlatmak iyi midir, yoksa kotu mudur acaba? Gerci eger kotu olsaydi masal diye bir sey olmazdi herhalde... Neyse, simdi kactim, doner donmez yazacagim gunlukcum, bekle beni!!

16 Haziran 2009

Yeniden merhaba!!

Bu kez gercekten ama gercekten cok uzun zaman oldu sevgili gunluk, alti ay!!! Yazamadim cunku ben bitmistim gunluk, Demir'in uykusuzluk sorunuyla bas etmeye ugrasmak, bunun yanisira gunduzleri de ofiste uyuklamadan ayakta durmaya calismak... gercekten zor oldu, cok zor oldu gunluk... Gecen yazdigimda bahsettigim egitimi, cesitli safliklar ve acemilikler nedeniyle yarim biraktigim icin, aylar sonra da durumun daha da kotuye gidip durdugunu gordugum icin ve baskaca da herhangi bir yontem olmadigi icin, yeniden yonteme dondum... Daha dogrusu bu kez daha bilincli olarak, once bir kitap siparis ettim, onu butun sayfalariyla yuttum, hatmettim, sonra kafama takilanlari yazara (uyku danismani) sordum, ne zamanki kendimi hazir hissettim, o zaman kollarimi sivadim, butun kararliligim ve cesaretimle ise koyuldum. O 'celik gibi iradem' elbette cokkk kereler sarsildi, cok kere vazgecmenin esigine geldm, ama daha once 'vazgecmis' biri olarak, bunun cok daha kotu sonuclara yol actigini biliyordum, inat ettim, direndim, bazen delirdim ama yine de dayandim. Daha bir ay olmadi, hala ilerliyorum, bitirmis, basarmis degilim, ama epey de yol katettim.

Bu donem icinde cok okudum, ne kadar cok insan var uyku sorunlari ile ugrasan... Oyle ya cok zor bir sey uykusuzluk, ustelik de kroniklesince! Yapilacak sey basindan itibaren cocugu kendi basina uyumaya alistirmak. Haha cok kolay geliyor degil mi boyle yazinca, ama oyle olmuyor iste. Gerci durumuna gore, oylesine kolay da olabilir. Ornegin ben bile, Doga'da bu tarz hicbir sorun yasamamis biri olarak, Demir'de bu kadar afallayinca anladim ki her cocuk bir degil... Yine de bu konuyu gercekten 3.aydan itbaren tam bir titizlikle ele almak gerekiyor, aksi durum ziyadesiyle sorunlu. Tabii uykuya hazirlamak icin cocugun baska herhangi bir sorunu olmamasi gerekiyor, zira Demir 3 aylikken tam duzene girmeye baslamisti ki anne sutu yeterli olmamaya basladi. Mama vermemiz gerekti, fakat Demir biberondan icmeyi bilmiyordu ve istemiyordu! Ac oldugundan uyumuyor, baska yontemlerle icirmeye calistigimiz mamalar gaz yapiyor, butun bunlar uyku duzenini bozuyor ve bu sarmal boyle surup gidiyordu... Tabii insan bu sorunlarin icindeyken bu kadar net goremiyor tabloyu, ben ancak simdi boyle net aciklayabiliyorum. Simdi anliyorum ki bebeklere ne olur ne olmaz, olabilecek en erken vakitte biberona alistirmak gerek. Ben Demir'e dogdugundan beri sadece bir ogun sutu bibreon ile vermis olsaydim, 10 ay boyunca yasadigimiz sorunlarin belki de hicbirisini yasamayacaktik... Falan filan... Gecmise bakip hata bicmek kolay ne de olsa... Ileriye bakalim biz, siradakine!

Sevgili gunluk, kis bitti coktan, yaz geldi! Zaman oyle cabuk geciyor ki hele her gun ayni siradan seyleri yapip duruyorsaniz... Bana da oyle oldu, artik gundelik hayatin icinde hizla gecen zamani sorgulamaz oldum; sakin, dingin, bugune, su ana bakiyorum. Gecen haftasonunu cok hasta gecirdim. Ben hic hasta olmuyorum diye Okan'a hava atip dururken, galiba kendime nazar degdirdim. Bogazim oyle sisti ve oyle agridi ki bi gece uyuyamadim. Butun haftasonu cocuklarla yalnizdim, neyse ki gunduzleri aldigim grip ilacinin etkisiyle 'parcali bulutlu' gecti. Fakat grip ilaclari tabii ki bogaz enfeksiyonu icin yeterli degildi. Pazartesi gunu doktora gidip antibiyotiklere basladim, simdi ancak kendime geldim. Doktor bir hafta evde dinlenmemi tavsiye etti, ben de memnuniyetle kabul ettim. Simdi evdeyim, gerci evde de insaat var ama, olsun, evdeyim iste, yeter bana.

Uyuyamadigim gecelerde gecen haftalarda okumaya basladigim Necip Mahfuz'un Kahire Uclemesi'nin ilk kitabini bitirdim. Cok keyif aldim. Ben boyle romanlari cok seviyorum sevgili gunluk... Kalabalik bir aile, cocuklar buyuyor, gencler yaslaniyor, zaman geciyor, zamanla beraber ulkelerin, insanlarin tarihi de degisiyor ve bunlarin hepsi akici su gibi bir dille anlatiliyor...

Daha cok anlatmak istiyordum sevgili gunluk ama nedendir bilmiyorum basim agrimaya basladi, mutfaga inip bir ilac iceyim, biraz dinleneyim; zaten artik soz, bundan sonra arayi bu kadar acmak yok!

29 Ocak 2009

Unutmadan

Unutmadan sevgili gunluk 6 Ocak' biricik Doga'cimin dogumgunuydu, kizimiz dort yasini bitirdi, dusundukce sasiyorum, o kadar oldu mu diye ama bir yandan da sanki ezelden beri bizimle birlikteydi gibi geliyor... Ona evde verdigimiz partiyi anlatacagim sana sevgili gunluk, sakin unutturma tamam mi?

Yarin Ozgur geliyor Turkiye'den, birkac gunu burda beraber gecirecegiz, cok heyecanliyim...

Ben yazdikca yaziyorum, ama gitmem gerek, gorusmek uzere, bu kez cok daha kisa zamanda insallah....

Calisan Anne

Gunaydinnnn sevgili gunluk, cok ama cokkkkk zaman oldu bu kez. Ne desen haklisin. Ama affedersin sevgili gunluk, artik 'calisan anne'yim ben, isten eve ve evde isten daha cok yorulmak suretiyle gunleri deviriyorum...

En son sana yarin ise baslayacagim demisim, evet ise basladim, yeniden ise donmek bana iyi geldi, uzun suredir evde olmak bir yerden sonra iyi olmuyor... Insan yeniden sosyallesiyor. Ama birdenbire gunumun tamamini evden uzakta gecirmek de ayri bir zorluk oldu tabii ki benim icin. Once bir ay kadar oglenleri eve gelip gittik Okan'la, iyi oldu, ilimli bir gecis yapmis olduk yani. Demir evde Adriana'ya epeyce alismisti, hicbir sorun olmadi, sukur.

Aralikta yilbasi vesilesiyle Ankara'ya ve ordan da birkac gunlugune Amasya'ya gittik. Cok guzel oldu, Ozlem de geldi, arabada arkada ben, uc cocukla seyahat ettim, sahane oldu gercekten! Biraz sonra sikiliyor cocuklar, oraya buraya saldirmaya basliyorlar ama yine de degerdi, zaten yol cok uzun degil. Amasya ne kadar guzel bir sehir bir bilsen sevgili gunluk, daglarin ortasina yerlesmis, koca bir ovanin yaninda, icinden nehir gecen, Amazonlardan Selcuklular'a ve Osmanli'nin sehzadelerine kadar, kimlere yurt olmus... Tanitimi pek yapilmiyor gibi geliyor bana aslinda, oradaki kral mezarlarini gordukten sonra aklima takildi biraz Amasya tarihi okudum, aslinda gittigimiz gezdigimiz yerlerin tarihini detaylariyla ogrenmek ne kadar gerekli. Insani cok fazla gelistiren, cok fazla ogreten bir surec, keske her gittigimiz yer hakkinda yeterince okuyabilsek....

Bu arada okumalarim devam ediyor tabii, Jose Saramago'nun Gormek'ini, Paul Aster'in Karanliktaki Adam'ini ve Orhan Pamuk'un yeni kitabini bitirdim, 'Masumiyet Muzesi'ni. Saramago her zamanki gibi sahaneydi, uzun monologlarinin icinde kayboldum, hayret ettim, kabullendim, anladim, begenim... Paul Aster'i eskiden beri cok severim, bircok kitabini okumustum hicbirinde de hayal kirikligi yasamamistim, bu yeni kitabi, degisik bir varyasyonla karsima cikti ama kurgu yine harika yapilmisti, cok begendim. Masumiyet Muzesi'ne gelince, ben bir Orhan Pamuk hayraniyim bilirsin sevgili gunluk, adamin romanciliga getirdigi yeniliklere, yazis ve kurgulayis teknigine, oykulerine hayranim. Yine cok tartismali bir kitap yazmis Pamuk, daha ilk paragraftaki anlatim bozukluklari basta olmak uzere bircok yonden enine boyuna tartisilmis. Oncelikle ben yabanci okuyuca verildigi, bu nedenle Turk okuyucularini ihmal ettigi elestirilerine neden olan 'gereksiz' aciklamalardan hic mi hic rahatsiz olmadim, aksine tespitlerin bircoguna bayildim. Kemal'in saplantili aski beni de bazen bunaltti, ozellikle her aksam Fusun'larin evinde yenen yemekler ve bunun tam sekiz sene surmesi kismini hic inandirici bulmadim, nasil bir sey bu dedim, ama bazi pasajlar yine beni hayran birakti. Ozellikle 'Bazan' isimli bolum, kahramanin sirt ustu yuzmekle ask acisini dindirmesi ve bunun oyle sairane anlatilmasi... Cok uzatmayayim, sonucta ozellikle son cumle ile muzenin ve romanda sozu edilen objelerin gercekten varoldugunu ogrenmek bile kitap hakkindaki ufak tefek olumsuz hislerimi silip supurdu. Kim ne derse desin, Orhan Pamuk buyuk romanci, oyle ya da boyle yasadigi surece romanlariyla bizi -en azindan beni- sasirtmaya devam edecek....

Offf ne cok sey birikmis sevgili gunluk yaz yaz bitmiyor, daha Nuri Bilge Ceylan'in Uc Maymun filminden sozetmek istiyordum... Ama zaman yine hizla gecti, evdekileri uyandirma vakti geldi, saat yedi bucuk olmus. Bir suredir uyku egitimi vermeye calistigimiz Demir (bu konudan bir dahaki yazisimda uzunnnnn uzun soz edecegim, soz!) dun gece nispeten iyi uyuyup, altida da sadece emmek icin uyaninca, uykumu almis oldugum icin kalktim banyo yaptim ben de. Banyodan sonra baktim saat alti bucuk olmus, uykum da yok, bari dedim gunlugume kosayim biraz, ozledim. Iyi oldu degil mi sevgili gunluk? Ama artik vedalasma zamani maalesef, 'gun' basliyor ve nereye kostugunu bilmeden kosarak gecip gidiyor. Belki klise olacak ama cok onemli, yasadigimiz her anin degerini bilmek gerek, sonucta her an, sadece bir an ve bugun hemen dun oluyor....

19 Kasım 2008

Sevgili gunluk, kafam cok karisik. Yorgunum, uykusuzum, biraz dertliyim, biraz huzursuzum sevgili gunluk. Haftaya ise basliyorum, ama Irma, sevgili kizi ameliyat oldugu icin onun yanina, Italya'ya gitti. Adriana tek basina iki cocugu idare edemeyecegi icin, bir arkadasina rica edecekti iki haftaligina gelir mi diye, meger o da baska bir yerde ise baslamis. Ne yapacagimi sasirmis durumdayim. Ama tabii sabir, bekliyoruz bakalim... Elbet bir cozum bulacagim.

Gecen iki hafta icinde bir best-seller (Adam Fawer-Olasiliksiz) ile Elif Safak'in Siyah Sut'unu okudum. Neden best-seller okumuyormusum anladim simdi, kendimi ucuz bir aksiyon filmi izliyor gibi hissettim, hem sonunu merak ediyorum, hem pek de durumdan memnun degilim seklinde. Neyse uzun surmedi, hemen bitirdim, babama verilecek kitaplar listesinde yerini ayirdim, iyi de oldu...

Siyah Sut ise, beni kollarimdan ve omuzlarimdan tutup uc bes defa sarsti bir guzel, ay ne kadar iyi geldi o sarsinti anlatamam. Elif Safak'i cok severim, bilirsin sevgili gunluk, butun kitaplarini su gibi ictim. Araf'i, Baba ve Pic'i ve Bit Palas'i yere goge sigdiramam. Ama bu kitap, konusu itibariyla pek tabii nefis geldi. Simdi Elif'i artik tamamen kardesim gibi hissediyorum, tanidik bir akraba, eskilerden cok sevgili bir dost... Bir mail atayim kendisine, hislerimi anlatayim dedim ama bilemiyorum gerceklestirecek miyim bu dusuncemi.

Kitap dogum sonrasi depresyondaki Elif'i (bir kadini diyecektim ama hatirladim ki o bir kadin herhangi bir kadin degil, yazarin kendisinin de bizzat belirttigi gibi, kendisi!) anlatiyor. Cok sevdigim, kitaplarinda kullandigi metaforlara bayildigim bir kadinin, ayni benim gibi hissetmesi, icinde bir sesler toplulugu yonetmesi ve o seslerinin her birini baska bir kadin olarak kurgulamasi nasil hosuma gitti! Dun basladim kitaba, baslangicta edebiyat dunyasinin kadinlarindan ornekler anlatiliyor. Elimden nasil birakamiyorum kitabi, yemek yaparken okumaya calisiyorum bir yandan... Magrur kadinlari, erkek egemen bu dunyaya tek basina meydan okuyan kadinlari, yalniz kadinlari, guclu kadinlari, guclu gorunen zayif olan kadinlari, guclu oldugunu sanan ama zayif dusen kadinlari... Patateslerim kizarirken Sylvia Plath'e, onun hazin oykusune bir daha agladim...

Kitapta Elif'in icindeki sesler korosunun, minik parmak kadinlari var. Hirs Nefs Hanim, Sinik Entel Hanim, Pratik Akil Hanim, Can Dervis Hanim, Anac Sutlac Hanim ve Saten Sehvet Hanim. Elbette ki Elif bir edebiyatci, basarili bir yazar oldugundan, onun ic sesler korosunu genelde Hirs Nefs Hanim ve Sinik Entel Hanim yonetiyor, Anac Sutlac Hanim ve Saten Sehvet Hanim ise uzun yillar elinin tersiyle ittigi, gormedigi, tanismadigi, bilincinin derinliklerinde unuttugu karakterler; asik olunca, anne olunca ortaya cikiyorlar... Cogu zaman aynen boyle hissettigimi, kafamda yuzbin fikir dolasirken cektigim acilari dusundum. Ben pek tabii iki cocuklu, sikici bir bankaci oldugumdan... bende Anac Sutlac Hanim ve Saten Sehvet Hanim baskin cogunlukla. Daha iyi bir anne olmaliyim, dolma yapmaliyim, recel kaynatmaliyim; bunun disinda disaridaki dunyada guzel gorunmeliyim, bakimli olmaliyim, her zaman duzgun giyinmeliyim... Bunlarin hepsini kusursuzca ve eszamanli olarak yonetebilmem icin de Pratik Akil Hanim her zaman yanimda, hatta omzumun tepesinden hic inmiyor!! Onun sayesinde her zaman organize ve hazirim; her tur yolculuga, gidis gelise ve birden durusa kimi zaman... Hirs Nefs Hanim beni terkedeli cokkkk uzun zaman oluyor. Is konusundaki secimimi tamamen kabullendi, o konuyu hic acmiyor artik ama arada bir ordan kafasini cikartip heyyy beni unutmadin degil mi, hani san dersi alacaktin, hani gitara baslayacaktin, hani su, hani bu; yapabilirsin, niye sindin diye bagiriyor. Anac Sutlac Hanim musade etmiyor ki bir kelam edeyim, boynumu bukup susuyorum... Bazen Sinik Entel Hanim gelecek oluyor, hani daha cok okuyacaktin, hani daha cok yazacaktin, hani bir gun mutlaka, mutlaka o kitabi, romanini yazacaktin diyor. Onu susturmam zaten olanaksiz, her defasinda tamam ama dur bir nefes alayim, okumam icin nefes almam gerek, diye oyaliyorum. Gerci son birkac aydir, Sinik Entel Hanim yonetime epeyce sizdi, okumalarimi, buraya, sana, gunlugume yazmalarimi tesvik ediyor durmadan, iyice yerlesmeye calisiyor. Ben de kendime saygimi yitirmemek icin uzun zamandir ihmal ettigim Sinik Entel Hanimi hos yastiklarda, sedirlerde buyur ediyorum bu siralar. Kucak kucak gullerle karsiliyorum, kucakliyorum... Anac Sutlac Hanimi kizdirma pahasina da olsa... Saten Sehvet Hanimin yeri de sarsildi simdilerde epeyce, ne de olsa tombul tombul, yenmis tirnaklarim ve daginik kaslarimla isteksizce oturuyorum boyle. Ise baslamami bekliyor sinsi sinsi, nasil olsa cikacagim ben bu delikten er ya da gec, bari bu donemi dinlenerek, guzellesmekle gecireyim... Can Dervis Hanimsa dingin ve sakin her zamanki gibi... Sular gibi, hem akiyor hem duruyor, ayni anda hem akarken hem durabilen bu kadina, hatta neredeyse bazen icimde boyle bir kadin oldugu icin kendime bile hayran olasim geliyor...

Kardesimin adasi, bu cok sevdigim yazara, Elif'e, boyle bir donemde boyle bir kitapla cikageldigi icin ve zaten okumayi dusundugum ama tamamen unuttugum bu kitabi bana aminsatan ve boylece hemen edinip okumami saglayan, hic gormedigim ama hemen sevdigim arkadasim Semra'ya tesekkur borclu oldugumu dusunuyorum su an. Icimdeki kadinlarla, icimdeki benle, beni uzun zaman sonra yeniden karsi karsiya getirdiniz. Sagolun.